Haftanın Kitapları: 03.05.2010

-
Aa
+
a
a
a

Donna J. Haraway

Başka Yer

haz. ve çev. Güçsal Pusar

Metis Yayınları, 2010, 371 s

“Bu metin, feminizme, sosyalizme ve materyalizme inanan ironik bir politik mit kurma çabasındadır. Huşu içinde ibadet etme ve özdeşleşme kadar değilse de belki ancak küfrün olabileceği kadar inançlı olan bir mittir bu. Kutsala küfretmek her zaman işi epey ciddiye almayı gerektirmiştir. Sosyalist feminist politika da dahil olmak üzere ABD’nin seküler-dinsel, evanjelist politika gelenekleri içinde benimsenebilecek daha iyi bir duruş görmüyorum. Küfür, sizi içerideki ahlaki çoğunluktan korur ama yine de cemaat ihtiyacı üzerinde ısrar etmeyi sağlar. Küfür, irtidat (dinden dönme) değildir. İroni ise diyalektik olarak bile ayrıştırılıp daha geniş bütünler haline getirilemeyen çelişkilerle ilgili; birbiriyle uyuşmayan şeyleri, hepsi de zorunlu ve doğru olduğu için bir arada tutmanın gerilimiyle ilgili bir şeydir. Bir yandan retorik bir strateji ve politik bir yöntemdir de; sosyalist feminizm içerisinde daha fazla el üstünde tutulduğunu görmeyi arzuladığım bir yöntem. Benim ironik inancımın, küfrümün, tam ortasında siborg imgesi yer alır”. “Avrupa’da bir hayalet dolaşıyor – komünizm hayaleti,” cümlesiyle başlayan “Manifesto” kadar olmasa da, yukarıdaki paragrafla başlayan “Siborg Manifestosu”nun da etkisini, izini günümüze dek sürmek mümkün. 1985 tarihli “Siborg Manifestosu: Yirminci Yüzyılın Sonlarında Bilim, Teknoloji ve Sosyalist Feminizm” metni, Donna J. Haraway tarafından, ABD kökenli Socialist Review dergisinin “Reagan döneminin başlarında sosyalist feminizmin öncelikleri ve geleceğiyle ilgili olarak yönelttiği soruya cevaben” yazılmıştı. Donna J. Haraway ismi, “Siborg Manifestosu”yla kuşkusuz özdeşleşmiş durumda, ancak kendisini yalnızca bu metinle anmak haksizlik olacaktır. Oysa, Haraway’in Türkçedeki “serüvenine” baktığımızda, yalnızca “Manifesto”yla karşılaşıyoruz (“Siborg Manifestosu” daha önce, 2006 yılında bir kitapçık şeklinde Agora Kitaplığı tarafından yayımlanmıştı). İşte, “Metis Seçkileri” dizisinin on dördüncü kitabı olarak yayımlanan Başka Yer isimli seçki, “uluslararası ün kazanmasında büyük payı olan ‘Siborg Manifestosu’ dışında hiçbir eseri Türkçede yayımlanmayan Haraway’i, düşüncesinin zenginliğini ve bütünlüğünü ortaya koyacak şekilde tanıtmak maksadıyla” hazırlanmış.

Sibernetik organizma ifadesi kısaltılarak elde edilen siborg, yazarın başat figürü olsa da, diğer yazılarından da anlaşıldığı kadarıyla metaforlara sıklıkla başvuruyor Haraway; demek, elindeki metinle yetinmeyen bir okur kitlesine hitap ediyor. Yazılardaki bu yapının, disiplinlerarası yaklaşımın sebebi ise Haraway’in akademik çalışma ortamında yatıyor: “Yale’da biyoloji doktorası yapmadan önce Colorado College’da zooloji, felsefe ve edebiyattan oluşan bir ‘üç anadal’ programını bitiriyor Haraway.” Dolayısıyla, elimizdeki seçki hazırlanırken şunun göz önünde bulundurulmuş olması önemli: “‘Siborg Manifestosu’ndan bugüne Haraway’in düşüncesinin belli başlı uğraklarını öne çıkaracak, çalışmalarının bugünü anlama ve sorunsallaştırma bakımından önemini gözler önüne serecek metinler seçmeye özen gösterdik.” Örneğin, “Siborg Manifestosu”yla başlayan kitabın ikinci yazısı, “Konumlu Bilgiler: Feminizmde Bilim Meselesi ve Kısmi Perspektifin Ayrıcalığı”, Haraway’in “Manifesto”dan iki yıl sonra kaleme aldığı ve “Manifesto”yla açtığı düşünceyi feminist bilim çalışmalarına taşımak kadar, “Manifesto”nun hem onu övenler hem de yerenlerce “okunmasındaki” yanlışlıkları da düzeltmeyi amaçlıyor. Kitaba alınan diğer yazıların başlıkları ise şöyle: “Ucubelerin Vaatleri: Uygunsuz/laşmış Ötekiler İçin Bir Yenilenme Politikası”, “Düzende Dönüşüm: Esnek Stratejiler, Feminist Bilim Çalışmaları ve Primat Revizyonları”, “Siborglardan Yoldaş Türlere: Teknobilimde Akrabalığı Yeniden Şekillendirmek”, “Mutevazi_Tanik@Ikinci_Binyil” ve “Cenin”. Kitabın hazırlayanı ve çevirmeni Güçsal Pusar’ın “Sunuş” yazısı da, kitabın içeriğinin bir özetinden çok, Haraway’in düşüncesine ayrıntılı, kapsamlı bir giriş niteliğinde (bu yazıdaki alıntılar da söz konusu “Sunuş” yazısından).

Bülent Somay

The View From The Masthead:

Journey Through Dystopia Towards

an Open-ended Utopia

İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları,

2010, 219 s.

Bülent Somay İngilizce olarak yayımlanan kitabında, adından da anlaşılacağı gibi ütopya kavramını irdeliyor. Bilimkurguyla ilgilenenlerin bir şekilde, bir noktada mutlaka karşılaştıkları bir isim olduğunu iddia edebileceğimiz Bülent Somay, bilimkurgunun vazgeçilmez unsurlarından ütopya’ya, ağırlıkla edebiyat çerçevesinden olmak üzere siyaset ve felsefedeki yansımalarını da göz ardı etmeden bakıyor. Son sayfalar da, kitap boyunca ele alınan konularla ilgili (ütopyalar, distopyalar vd) literatürü merak edenlere yardımcı olacak kapsamlı bir kaynakçaya ayrılmış.  

Irvine Welsh

Trainspotting

çev. Avi Pardo

Siren Yayınları, 2010, 349 s.

Hem daha önce Türkçede yayımlanmasıyla (Stüdyo İmge, 2001), hem beyazperdeye uyarlanmış olmasıyla (yönetmen Danny Boyle) hem de tiyatroda sahnelenmesiyle birlikte geniş bir kitle tarafından “bilinir” olan Irvine Welsh’in Trainspotting romanıyla ilgili belki de burada söyleyebileceğimiz tek şey, romanın yeniden yayımlandığının haberini vermek. Ancak, yeraltı edebiyatının başyapıtları sıralanırken, hiç kuşkusuz akla ilk gelenler arasında olan Trainspotting’i bu sefer yeni bir çeviriyle okuyoruz.

Refik Durbaş

Çırak Aranıyor:

Toplu Şiirler 1

Hatıram Olsun:

Toplu Şiirler 2

Kırmızı Yayınları, 2010, 511 ve 471 s.

Yayın hayatına başladığı günden bu yana şiir kitaplarına özel bir önem vermesiyle Kırmızı Yayınevi -üstelik bu ısrarını şiir kitaplarının pek rağbet görmediği, daha açık bir şekilde söylersek “satmadığı” dile getirilen günlerde sürdürdüğü düşünüldüğünde- önemli bir işlevi yerine getiren yayınevlerinden biri konumunda. Bunun yakın tarihli bir örneği de, Refik Durbaş’ın toplu şiirlerinin yer aldığı Çırak Aranıyor ve Hatıram Olsun isimli iki kitap. Refik Durbaş’tan da, bir şiirini alıntılayarak söz edelim: “Boğaziçi’ni dolaşan/ vapurun güvertesine/ doldurdum İstanbul’un/ bütün renk ve kokularını...// Rüzgâr ve yağmurunu/ çamur ile sisini/ sevda ile karasevdasını/ keder ve neşesini...// İstanbul’u İstanbul yapan/ her bir şeyini doldurdum// İstanbul güvertesinde/ vapur her gün seferde...” (“Boğaz’da Bir Vapur”)